Rus Ordusu’nun Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde (Donetsk ve Lugansk illerinden oluşur) ve Ukrayna’nın doğu, kuzeydoğu ve güneydoğu bölgelerinde başlatmış olduğu yaz taarruzu, Ruslar’a bazı taktik üstünlükler kazandırmış olsa da Ruslar’ın beklediği şekilde, Ukrayna hatlarının yarılmasına yol açmadı. Fakat Rusya’nın şimdi, bölgeye takviye kuvvetler sevk ettiği ve bir sonbahar taarruzuna hazırlandığı konuşuluyor. Rusya, asıl sonucu, muhtemelen, sonbahar taarruzunda almaya çalışacak.
Ukrayna’nın asker bulma konusunda sıkıntılarının günden güne arttığı görülüyor. Asker açığını Ukrayna, Rus birliklerinin üzerine yağdırdığı İHA’larla kapatmaya çalışıyor. Rus Ordusu’nun Ukrayna’nın doğusunda yavaş ilerlemesinin en önemli bir nedeni, bu.
Rusya’yla Ukrayna arasındaki müzakere sürecindeyse, duraklama dönemine girildiği konuşuluyor. Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in Sözcüsü Dmitri Peskov, müzakerelerin kesintiye uğradığı söyledi ve bunda, Avrupalı ülkeleri suçladı. Diplomasi cephesine baktığımızda, bir taraftan Rusya’nın taleplerinin ağırlaşmaya başladığını, diğer taraftansa, Ukrayna yönetimine destek veren Avrupalı ülkelerin katı tutumlarını sürdürdüğünü görüyoruz. Rusya, diplomasi masasında kendi istediklerini kabul ettirebilmek için, sahada daha fazla sonuç elde etme çabasında. O nedenle, önümüzdeki birkaç ay, Ukrayna Savaşı’nda sahada şiddetin daha da artacağını öngörmek, mümkün.
Avrupa ülkelerinin -İngiltere’nin yoğun etkisi altında- Rusya’ya karşı yürüttükleri sert politikanın ve Ukrayna’ya verdiği desteğin en önemli nedeni, hiç şüphesiz, Rusya’yı, Ukrayna üzerinden, Ukrayna aracılığıyla zayıflatmak. Bu dolaylı savaş sayesinde, Avrupa insanının burnu bile kanamadan, Ukrayna Ordusu’nu destekleyerek Rusya’yı yıpratmış oluyorlar. Böyle bir önceliği de ben kendimden söylemiyorum.
Alman İstihbarat Kurumu (Bundesnachrichtendienst) Başkanı Bruno Kahn, geçtiğimiz aylarda yaptığı bir açıklamada, “Ukrayna’daki savaş hemen biterse, Rusya, Avrupa’ya saldırabilir. Almanya’nın güvenliği için, bu savaşın beş yıl daha sürmesi gerek” diyerek, bazı Avrupa ülkelerinin bu savaştaki çıkarının bir bölümünü açık şekilde ifade etmişti. Böyle bir durumda, bazı Avrupa ülkelerinin bu savaşın erken bir tarihte uzlaşmayla bitmesini istememesi, doğal görünüyor.
İşte bu ortamda, savaşın Ukrayna dışına çıkma sinyalleri görünmeye başladı. İlk olarak, birkaç gün önce, Rusya’nın Ukrayna’ya 800’den fazla İHA ve 13 füzeyle düzenlediği –savaşın başından bu yana en büyük- hava saldırısında, Kiev’deki başbakanlık binası da zarar gördü. Binanın en üst katında, yangın çıktı.
Kiev Belediye Başkanı Vitali Kliçko, olayın hemen ardından yaptığı açıklamada, bunun, havada vurulan bir İHA’nın parçasının düşmesi sonucunda meydana geldiğini söylese de ertesi gün, AB’nin Ukrayna Temsicisi Katherina Mathernova, olay yerine yaptığı ziyarette, başbakanlık binasına doğrudan doğruya bir Rus İskender füzesinin isabet ettiğini söyledi. AB’nin temsilcisine göre, Ruslar binaya özellikle hedef almış, fakat şans eseri, füze patlamamıştı. Aynı gün, Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak da aynı şeyi yineledi. Ne var ki, bu konu, ilerleyen günlerde, haber bültenlerinden kayboldu.
Gerilimi arttıran asıl gelişmeyse, önceki gün, Rusya’nın Ukrayna’ya düzenlediği İHA saldırısında, 10 adet İHA’nın Polonya hava sahasına girmesi oldu. Bu konuda, Rusya’yla Ukrayna, birbirini suçluyor: Rusya, bu İHA’ların rotasının Ukrayna tarafından saptırıldığını söylerken (son bir yıldır, Ukrayna, Rus İHA’larının önemli bir kısmının rotasını havada değiştirip geri gönderiyor), Ukrayna ve Polonya yönetimleri, Rusya’nın kasıtlı olarak Polonya’yı hedef aldığını söyledi.
Ukrayna basınında, Rusya’nın NATO üyesi olan Doğu Avrupa ülkelerine küçük çaplı saldırılar yaparak, NATO’nun tepkisini sınadığı, bu tepkilerin zayıf olduğuna kanaat getirirse, daha büyük saldırılara girişeceği iddiaları yayımlanıyor. Bunda, doğruluk payının olduğu söylenebilir. Öte yandan, Polonya’ya Rus İHA’larının düşmesi, hiç şüphesiz, Ukrayna’da, Polonya’da ve Avrupa’da Rusya’ya karşı sert politikayı savunan kesimlerin elini güçlendirdi.
Zira, özellikle Polonya’da, Ukrayna’ya yönelik olumlu hava, son zamanlarda kayboldu. Geçtiğimiz aylarda seçilip koltuğuna oturan yeni Polonya Cumhurbaşkanı Karol Nawrocki, Ukrayna’ya yönelik mesafeli tutumuyla biliniyor. Böylelikle Polonya yönetiminde, bir tarafta Rusya’ya karşı Ukrayna yönetimine geniş destek sunulmasını savunan hükümet ile diğer tarafta Ukrayna’ya desteğin azaltılmasını savunan cumhurbaşkanının olduğu ikili bir yapı çıktı ortaya. Ayrıca, geçtiğimiz günlerde Polonya’da yapılan kamuoyu yoklaması, Polonyalıların çoğunun, Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı olduğunu gösteriyordu.
Polonya’nın Ukrayna’ya yönelik tutumunun değişmeye başlamasında hem Polonya’nın savaştan duyduğu yorgunluğun hem Polonya’daki Ukraynalı göçmenlerle Polonyalılar arasında giderek artan sürtüşmelerin, hem de iki ülke arasında tarihten gelen hoşlaşmamanın önemli etkisi var. İşte, önceki gün Polonya topraklarına düşen on adet Rus İHA’sı, Polonya’da Rusya’ya karşı Ukrayna’ya destek verilmesini savunanların elini en azından şimdilik güçlendirmiş oldu.
Son olarak, Rusya ile Belarus’un 12-16 Eylül tarihleri arasında düzenleyecekleri ortak askeri tatbikat, Polonya’da tansiyonu iyice gerdi. Belarus’ta yapılacak olan askeri tatbikat vesilesiyle Rusya, Belarus topraklarına yeniden asker yığdı. Hatırlayacağımız üzere, 2022 yılının başlarında, Rusya, Ukrayna’ya saldırmadan önce, askeri tatbikat vesilesiyle Belarus’a kuvvet yığmış sonra da bu kuvvetlerle, Belarus sınırına sadece 150 kilometre mesafede bulunan Kiev’e yürümüştü. Bu nedenle, Ukrayna’da da gergin bir bekleyiş var.
Ancak, tatbikat alanının bu sefer, Belarus’un Ukrayna sınırına yakın bölgeleri yerine Polonya sınırına yakın bölgelerinde olması, asıl endişenin Polonya’da yaşanmasına neden oldu. Tatbikatın senaryosunda da Belarus’un veya Rusya’nın Polonya ile Litvanya arasında kalan Kaliningrad ilinin komşu ülkelerden provokatif bir saldırıya uğraması ve Rusya’yla Belarus’un buna yanıt vermesi yer alıyor.
Bunu, Polonya’ya saldırının provası olarak da görmek mümkün. Daha kuzeyde, Estonya’daysa, Rusya ve Estonya yönetimleri, epeydir birbirlerini provokasyonla suçluyor. Gerilimin arttığı, dezenformasyonun doruğa çıktığı bu ortamda, bir kıvılcım çakılsa, kıvılcımı kimin çaktığı anlaşılıncaya kadar, yangın alır başını yürür.
Öte yandan, Belarus’un tamamen Rusya’yla hareket edeceğinden emin olmak da mümkün değil. Zira, Trump yönetimi, son zamanlarda, Belarus’ta Aleksandır Lukaşenko yönetimiyle yakınlaşmaya gitti. Lukaşenko’nu siyasi mahkumları serbest bırakması karşılığında, ABD yönetimi, Belarus’a uzun yıllardan beri uyguladığı ambargoları yavaş yavaş kaldırıyor. Bunun da Belarus’un Rusya’nın çizgisinden bir miktar uzaklaşmasını sağlayacağı, en azından, Belarus’un Rusya’ya askeri destek vermesinin önüne geçeceğine inanılıyor.